Yeşilin Bedeli ve Yasa



Yürüyor yollar
Durduğum gibi önümden geçiyor.
Engel olmaya engel ol
Duygusu parçalıyor tabanlarımı.

Parçalanmış tabanlar
Bütünlükten yoksun kalplere varıyor.
Ruh derinine sıkıştırdığı
Kemik yığınlarını betimliyor.
Et değil, neden?
O bile varlığından isyan ediyor.

Çocukluğum kabaca,
Ayaklarımda birikiyor.
Bir meşin yuvarlamaktan ibaret değil.
Coğrafya çizgilerin egemenliğinde iken
Basmadığım topraklar,
Şahitlik edene ağlıyor.

Her Fikir İçimde Bir Çift Kelepçe


Bir ara (19 Aralık 2014) haber bültenlerini takip ederken birinde Pınar Selek davasının 4. kez beraatla sonuçlandığı bildiriliyordu. Haberi yeğenim Şevval’le (o zamanlar yaş 10) birlikte dinledik. Pınar Selek ismini duyduğu anda Şevval’in tepkisi beni hem şaşırttı hem de zaten düşündüklerim üzerine bir daha düşünmeye sevk etti: “Pınar Selek, benim en sevdiğim yazarlardan biri. İki kitabını (Su Damlası, Yeşil Kız) okudum, ikisi de çok iyiydi.” Onun bu yorumu, birkaç farklı temel içeriğe sahip göründü bir anda. Öncelikle 10 yaşındaki bir çocuğun, kitap ve yazar konusunda geliştirdiği eleştirel refleksin hakikatiyle karşılaşmak beni şaşırttı. Belki okuma-yazma eğilimini, öğreniminin ilk anından itibaren okuduğu 350’yi aşkın kitapla geliştirmiş bir çocuğun bu eylem tarzına sahip oluşu olağandı ancak bunun bu kadar erken ortaya çıkışı yine de benim için müspet manada şaşırtıcıydı. Bu içerikle bağlantılı bir diğer nokta, ona yukarıdaki tercihi yapmasını sağlayacak olguların hepsinin aynı anda orada bulunmuş olması. Yani tercihleri arasına Pınar Selek isminin yerleşmesini sağlayabilecek ortamın varoluşudur. Hem ferdî hem de toplumsal manada bir okuma kültürünün gelişimini ancak ön kabullerden arındırılmış böylesine bütüncül kitaplıklar sağlayabilecektir.